0-850-8855519

Blog

11 Ara 2022

Bir gün anlarsın

Uykuların kaçar geceleri

Bir türlü sabah olmayı bilmez

Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya

Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında

Ne çarşaf halden anlar, ne yastık

Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık

Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın

Yazamadığın makalelerin hayali

Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine

Yazmak ne imiş bir gün anlarsın

            Bir gün anlarsın herşeyin boş olduğunu

            Maçın, kahvenin, bilardonun, sörfün…

            Gün gelir de medline da bir kerecik görmek için adını

Vurursun başını soğuk taş duvarlara

Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın

Duyarsın

Ta derinden acısını yayınsız kalmışlığın

Yayın ne imiş bir gün anlarsın

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin

Niçin yaratıldığını

Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini

Uzun uzun seyredersin başkalarının makalelerini

Boşuna geçip giden aylarına yanarsın

Dolar gözlerin, için burkulur

Yayın ne imiş bir gün anlarsın

            Bir gün anlarsın tadını kitap yazmanın

            “Cite” edilmenin erişilmezliğini

            O hiç beklenmeyen sınav saati geldi mi

            Düşer saçların önüne, ama bembeyaz

            Uzanır gökyüzüne ellerin

            Ama çaresiz

            Ama yorgun

            Ama bitkin

            Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın

            Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler acı

            Yayın ne imiş bir gün anlarsın

Bir gün anlarsın proje hazırlamayı, çalışmayı, yazmayı

Beklemeyi, ümit etmeyi

Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir

Bütün vücudunu saran o korkunç sınavı

Lanet edersin yaşadığına

Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın

O zaman sivilceler çıkar yüzünde kendiliğinden

Trenin kaçtığını bir gün anlarsın

                                               Ümit Yaşar Oğuzcan’dan modifiye

                                               Hakan Leblebicioğlu (1998)